Türkiye Türkçesi öğretimi konusunda güç birliği yapılıyor.
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nde (KTMÜ) “Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi” konulu seminer düzenleniyor.
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi ev sahipliğinde Türkiye Cumhuriyeti Bişkek Büyükelçiliği Eğitim Müşavirliği, Yunus Emre Enstitüsü ve Yabancı Diller Yüksekokulu Müdürlüğü’nün iş birliğiyle 10-18 Ocak 2019 tarihleri arasında sürecek olan seminerin açılış programı Kasım Tınıstanov Konferans Salonu’nda 10 Ocak 2019’da yapıldı.
Programa ev sahibi Rektör Prof. Dr. Sebahattin Balcı, Eğitim Müşaviri Recep Sula, Yunus Emre Enstitüsü yetkilileri, Bişkek Eğitim Müşavirliği Türkiye Türkçesi Eğitim Öğretim Merkezi (TTÖMER) öğretmenleri ve akademisyenler katıldı.
İki ülkenin millî marşlarının okunması, Üniversite tanıtım filminin gösterilmesi ve Yabancı Diller Yüksekokulu Müdür Yardımcısı Öğr. Gör. Muhittin Gümüş’ün seminere ilişkin sunumuyla başlayan program açılış konuşmalarıyla devam etti.
Yüksekokul Müdür Yardımcısı Öğr. Gör. Muhittin Gümüş, sunumunda seminer konularına değindi, Altın Köprü Türkçe Öğretimi projesini anlatırken projenin mimarının Prof. Dr. Sebahattin Balcı olduğu bilgisini verdi.
Eğitim Müşaviri Recep Sula, konuşmasında, “Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı ve Yunus Emre Enstitüsü ile KTMÜ Yabancı Diller Yüksekokulu iş birliğinde burada görev yapan TTÖMER’deki Türkiye Cumhuriyeti’nden gelen görevli öğretmen arkadaşlarımızın 80 saatlik sertifika programı inşallah güzel sonuçlar doğuracaktır. Kırgızistan 1991’de bağımsızlığını kazandı. 1996 yılından itibaren de biz Türkiye Türkçesini Millî Eğitim Bakanlığı olarak Kırgızistan’da, 2015 yılına kadar Bişkek merkezde, 2015 yılı göreve başladığımdan sonra da şu anda Kırgızistan’ın 7 bölgesi 21 ilçesinde 10 bin nüfus üzerinde olan her yerde öğretir hâle geldik. 22 yıl içerisinde 8 bini son 3 yılda olmak üzere toplam 40 bin kişiye ulaşıldı. Belge anlamında bu yıl sonu itibariyle olacak rakamı söylüyorum: 60 bin kişi Türkçe eğitiminden geçti. Bu yıl TTÖMER Müdürümüz Ahmet Bey böyle bir teklifle geldi. Arkadaşlarımızın daha verimli, daha etkin ders sunmaları için biz bu işin Türkiye’deki sahibi Yunus Emre Enstitüsü ile iş birliğinde ve burada var olan Türkiye’nin en büyük kurumu KTMÜ ile iş birliğinde... Kuruluşundan bir yıl sonra Manas Üniversitesi’nin başlatmış olduğu dil faaliyetindeki tecrübelerini, Yunus Emre Enstitüsü’nün bu sahadaki tecrübelerini arkadaşlarımıza aktarmak istedik. Neden? Daha etkin, daha verimli, daha başarılı bir Türkiye Türkçesi öğretim hizmetini sunabilmek için. Bu karne tatil döneminde de arkadaşlarımız fedakârlık yaptılar ve sekiz günlerini buna ayırdılar. TTÖMER’den 30 arkadaşımız, KTMÜ’den 14 öğretim görevlimiz ve Yunus Emre Enstitüsü’nden 3 arkadaşımız tecrübelerini, kendi birikimleriyle beraber sahada yansıtacaklar. Bu faaliyeti koordine ederek destek veren Muhittin Bey’e, Sayın Rektör’ümüze, Yunus Emre Enstitüsü’ne huzurlarınızda teşekkürü Millî Eğitim Bakanlığı adına bir borç biliyorum. Millî Eğitim Bakanlığı’nın buradaki temsilcisi olarak bu tip faaliyetler kişiyle kaim faaliyetler değildir. Bizden sonra bu faaliyetlerin inşallah inkıtaya uğramadan devam etmesi burada bulunan herkesin üzerinde bir borçtur. 8 gün sürecek olan sertifika programımızda ders verecek olan 14 öğretim görevlimize, Yunus Emre Enstitüsü’ndeki 3 arkadaşımıza, TTÖMER’deki 30 öğretmenimize çalışmalarının hayırlar, güzel sonuçlar getirmesini dileyerek saygı ve sevgilerimi sunuyorum.” dedi.
Rektör Prof. Dr. Sebahattin Balcı, “Üniversitemizin kuruluş amacına en uygun işlerinden birisini devam ettiren Yabancı Diller Yüksekokulumuz, bu alanda çok değerli faaliyetlerini sürdüren TTÖMER ve Yunus Emre Enstitümüz ile çok güzel bir iş birliği yaptık. Türkiye Türkçesini kendi ata topraklarımızda, gönül coğrafyamızda daha yaygın öğrenilir ve daha fazla konuşulabilir hâle getirme çabalarımızı artırmak -değerli Muhittin Hoca’mızın dediği gibi- bu işe gönlünü veren değerli hocalarımızın işlerini daha da kolaylaştırabilmek için bilgimizi, tecrübemizi, birikimimizi paylaşmak üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz. Bu bakımdan programı düzenleyen bütün bileşenlere şahsen ve Manas Üniversitesi’nin bütün camiası adına gönülden teşekkürlerimi sunuyor, Yüce Allah’tan işlerinde kolaylık niyaz ediyorum. Tabii burada yapılan çalışmaları yabancı bir ülkede yapılan bir iş olarak görmemek noktasında değerli Müşavirimizin güzel bir açıklaması oldu. Olaya bu noktadan bakmak herhâlde başarabilmek için de anlaşılabilmek için de anlatabilmek için de kabullenebilmemiz için de önemli bir meseledir. Kırgızistan ata toprağımızdır. Bize yabancı değildir. Elbette ki yurt dışında bulunuyoruz. Ama yabancı bir ülkede bulunmuyoruz. Kırgız kardeşlerimiz, kadim tarihimizin başından beri kader birliği yapmış olduğumuz kardeşlerimizdir. Türk boyları içerisinde herhâlde en kadim boylardan birisi Kırgızlar’dır. Bu yapı içerisinde pek çok mutluluğu, başarıyı birlikte paylaşarak bugünlere gelmiş bulunuyoruz. Yüce Allah 1991’den itibaren bu gökyüzünde 6 bağımsız Türk Cumhuriyeti’nin bayraklarının dalgalanmasını nasip etti. Bu, bize bir büyük nimettir. Esasen bunu elde ederken çok büyük bedel ödeyerek buraya geldik. Aradan geçen 150-160 yıllık bir büyük mücadelenin ve çok büyük acı veren bir geçmişin üzerinden biz bunları elde ettik. Bazıları diyor ki ‘İşte efendim, Sovyetler Birliği çöktü, 5 Türk Cumhuriyeti de birdenbire bağımsız oluverdi.’ Hiç de öyle değil. Bu tam 160 yıllık çekilen bir çilenin sonucudur. Öyle kendiliğinden de olmamıştır. Bu, 160 yılda kaybolmadan ayakta kalmayı başararak üstün ve baskın kültürler altında ezilmeden kimliğini muhafaza etme başarısını gösteren bu kardeşlerimizin dik durarak elde ettikleri bir büyük başarıdır. Bazıları gökyüzünden gelen bağımsızlık diyor. Yok canım diyeceksin. O kadar ucuz değil bu iş. Dolayısıyla işte bugün bu nimetlerin farkında olan bu toplantının değerli katılımcılarıyla bunu herkese yaymak için çalışıyoruz. Bence güzel olanı; Türkiye Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Tatar Türkçesi gibi bileşenlerle Türk dil ailesini ifade etmektir. Doğrusu da budur. Yani ikisi birbirinden farklı değil ki biz şimdi kalkıp da farlı diller diyebilelim. Siz öğreticilersiniz, ben öğrencilerden bir tanesiyim; ama gördüm ki Kırgızistan’a geldikten 3 ay sonra Kırgızcayı konuşabilecek hâle geldim. Hatta bir cümleyi kurarken yarısını Kırgızca, yarısını da Türkçe söyleyerek herkese derdimi anlatabildim. Bu hangi dilde yapılabilir? İngilizce başlayıp Almanca bitirebilir misiniz? Türkçe başlayıp Fransızca bitirebilir misiniz? Var mı böyle bir şey? Bakın burada oluyor. Sebebi aynı dil olmasıdır. Kökü de grameri de mantalitesi de aynı. Dolayısıyla bu hakikaten ayrı bir alandır. Değerli hocalarımız güzel söyledi. Bu yabancıya öğretmek değil, Türk lehçelerini konuşan kardeşlerimize Türkiye Türkçesini daha etkili konuşabilecek, yazabilecek, anlayabilecek hâle getirme çalışmasıdır. Bu konuda tabii ki Manas Üniversitesi’nin kuruluş misyonunun da esasen bu olduğunu bir kere daha hatırlatmak isterim. Bizim Türk dünyasında Türkiye Türkçesinin en yaygın kullanılabilmesi için çok büyük bir çabamız var; ama bulunduğumuz yerde de Kırgız Türkçesinin -burası Kırgızistan- yerel dil olarak da çok güzel bir şekilde gelişmesini sağlamak gibi bir görevimiz var. İkisinin birlikte yürümesi gerekiyor. Bu çerçevede yayınlarımız, eserlerimiz sürekli olarak çoğalarak devam edip gidiyor. Çok şeyi birbirimizden öğrenerek de ilerliyoruz. Bu büyük dil ailesini iyi kavrayabilirsek Türk dilinin dünyadaki tartışılmaz büyük dillerden birisi olduğunu bir kere daha dünyaya göstermiş oluruz. Tabii ki teknik tarafına girmeyelim; ama bilelim ki dilin iyi kullanılması elbette ki yaygınlaşmasını da sağlayacaktır. Burada şu gelişmeyi de hiç unutmayalım: toplumlar geliştikçe dilleri de kültürleri de sempatik oluyor. Dolayısıyla biz her alanda gelişmemizi sürdürüp çok ileri düzeylere taşıdıkça dilimizin de kültürümüzün de diğer dünya toplumları tarafından merak edilerek öğrenileceğini bilmiş olalım. Bu bir ihtiyaçtır. Kendiliğinden gelir. Dolayısıyla hepimizin bir görevi var. Hep beraber bu 300 milyonluk Türk dünyasının 21. yüzyılda hak ettiği şekilde yeni bir medeniyet inşa edebilmesi için kendi işimizi en iyi şekilde yapabilmek. Fazlasını istemiyoruz. Fazlasının da istenmesinin hiçbir anlamı yok. Herkes kendi işini en iyi şekilde yapsın yeter. Herkes kendi alanında uluslararası rekabette ve yarışta ben de varım diyebilsin yeter. O zaman bizim yükselişimiz devam edecektir. Birliğimizi de dirliğimizi de inşallah koruyarak bu yolda ilerlememizi sürdüreceğiz. Bu noktadan hareketle Üniversitemiz ürettiği kaynaklarla -Altın Köprü gerçekten iftihar etmiş olduğumuz bir kaynaktır- bu alanda en iyisini yapma noktasındaki çabalarını sürdürüyor. Şimdi de en uzak mesafelere dahi ulaşabilmek üzere uzaktan eğitimle Türkiye Türkçesi ve Kırgız Türkçesi öğretimini de inşallah 1 ay içerisinde deneme mahiyeti olarak başlatmış olacağız. Böylece biz Üniversitemizin var oluş sebebini ve kendi gönül coğrafyamızdaki kardeşlerimizin de birbirini en iyi şekilde anlayabilmesini sağlayacak Türkiye Türkçesinin yaygın olarak öğrenilmesi çabalarını kendi açımızdan en iyi şekilde desteklemeye devam edeceğiz. Tabii ki Yunus Emre Enstitümüz bugün bu misyonu küresel düzeyde üstlenmiştir. Çabalarını, başarılarını gönülden tebrik ediyoruz. Çok takdir ediyoruz. İş birliğimizin de sürmesini temenni ediyoruz. Manas Üniversitesi 21 yıllık bir tecrübeyle bu işi yapıyor. Tecrübesinin temelinde Türk lehçelerini konuşan bizim gönül ve kültür coğrafyamızdaki kardeşlerimize bu dilin öğretilmesi var. Tabii bu arada hiç Türkçeyi bilmeyen, Türk lehçelerini konuşmayanlara da öğretme tecrübemiz var. Onu da unutmayalım. Mesela bize diyelim ki Moğolistan’dan geliyorlar gençler. Bunlar Türkiye Türkçesini de bilmiyor, başka bir Türk lehçesini de bilmiyor. Tacikistan'dan geliyor. Bunlar var. İşte Rusya’dan, Çin’den geliyor. Bunlara da öğretme tecrübemizin olduğunu da dikkate alarak bilgimizi, birikimimizi birleştirelim. Gönülden çalışmalarımızı sürdürelim. Bu bölgede 17 bine yakın kişiye Türkiye Türkçesini öğretmişiz. Aynı zamanda 4600 kişiye de Kırgız Türkçesini öğretmişiz. Bunların hepsi bizim için iftihar vesilesidir. Biliyorum ki Türkiye Türkçesi Eğitim Öğretim Merkezimiz de on binlerce kişiye Türkiye Türkçesi öğretmede çok başarılı gayretler sarf etmiştir. Bunun şahidiyiz. Arkadaşlarımızın bütün gayretlerini görüyoruz. Üniversitemizdeki imkânlarımızla sizleri desteklemeye devam edeceğiz. Gerek mekân gerek materyal, gerekse öğretim kadromuz... Bu vesileyle bu kursları yapacak olan 14 kişilik kadromuzu burada takdirle, teşekkürle, şükranla bir kere daha nazarınıza sunarak onları da tebrik etmek istiyorum. Arkadaşlarımız sizlerle beraber gördüm programı, cumartesi pazarları da olmak üzere ve akşam 18.00’e kadar da program sürüyor. Bunu gönülden yapacaklardır. Hepinize o bakımdan içtenlikle teşekkür ediyorum. Çalışmalarınızın başarılı olmasını diliyorum. Bir gün başka hiçbir dile ihtiyaç kalmadan birbirimizi anlayacağımız, bu gönül coğrafyamızda birlikte yaşayacağımız günlerin gelmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum. Hepinize teşekkür ediyorum.” dedi.
Yabancı Diller Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Taalaybek Abdiyev de Yüksekokulun özellikle “Altın Köprü” ders kitapları gibi yayınların çıkarılmasını sağlayarak Türkiye Türkçesi ve Kırgız Türkçesi öğretimi açısından büyük bir mesafe kat ettiğini vurguladı.