Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nde (KTMÜ) “Doğumunun 811. Yılı Anısına Mevlânâ Konferansı” düzenlendi.
Konferansın açılış programı Türkiye Cumhuriyeti Bişkek Büyükelçiliği, İran İslam Cumhuriyeti Bişkek Büyükelçiliği, Afganistan İslam Cumhuriyeti Bişkek Büyükelçiliği ile Tacikistan Cumhuriyeti Bişkek Büyükelçiliği’nin katılımıyla 8 Ekim 2018’de KTMÜ ev sahipliliğinde gerçekleştirildi.
Konferans kapsamında açılan T.C. Bişkek Büyükelçiliği Kültür ve Tanıtma Müşavirliği’nin resim, İran İslam Cumhuriyeti Bişkek Büyükelçiliği’nin kitap sergisinde büyük Alim, Şair, Mutasavvıf Mevlâna Celâleddin Rumi ile ilgili eserler sergilendi.
Media Manas’ın izleyicileri tarafından canlı yayında takip edilen Konferansa T.C. Bişkek Büyükelçisi Cengiz Kamil Fırat, İran İslam Cumhuriyeti Bişkek Büyükelçisi Ali Mojtaba Ruzbehani, Afganistan İslam Cumhuriyeti Bişkek Büyükelçisi Mohammad Essa Mesbah, Tacikistan Cumhuriyeti Bişkek Büyükelçisi Olimzoda Suhrob Khoja, KTMÜ Rektörü Prof. Dr. Sebahattin Balcı, Rektör Vekili Prof. Dr. Asılbek Kulmırzayev, büyükelçiliklerin müşavirleri, akademisyenler, basın mensupları ve öğrenciler katıldı.
KTMÜ Rektörü Prof. Dr. Sebahattin Balcı, açılış konuşmasına, “Gönül coğrafyamızda hiçbir zaman adı, eserleri unutulmayacak ve daima gönüllerde sultan olarak yerini alacak olan Mevlânâ Celâleddîn Rûmi Belhî’yi anmak üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz. Bu programı oluştururken, bu gönül coğrafyasının tamamının yer alması, bizim için son derece umut verici olmuş ve örnek teşkil etmiştir. Bu sebeple kardeş ülkelerimize, bunların çok değerli büyükelçileri ile kültür müşavirlerine, bu zemini Üniversitemizde kurma konusunda bizlere verdikleri destekten dolayı en kalbi şükranlarımızı sunuyorum.” sözleriyle başladı.
Prof. Dr. Sebahattin Balcı, “Mevlânâ Celâleddîn RûmiBelhî, isminin son kısmında da görüldüğü gibi, Belhî olarak geçiyor. Belhi demek, Belhli, Belh şehrinden demektir. Bu şehir nerededir derseniz,Belh şehri Büyük Horasan ülkesinin içerisinde bulunan bir yerdir. Kendisi 1207’de Belh şehrinde doğmuş ve o sebeple de Belhî adıyla anılmıştır. Çok kıymetli bir aileden gelmektedir. Babası Bahaeddin Veled, âlimlerin sultanı diye bilinirdi. Annesi de aynı şekilde çok seçkin bir ailenin evladıydı. Dolayısıyla Mevlânâ’nın da bu seçkin ailede çok seçkin bir yer alacağı daha çocukluğundan belliydi. Babası çok kıymetli bir âlim olarak Belh şehrinde bir zamandan sonra faydalı olamayacağını anlayınca buradan göçmeye karar vermiş, bütün gönül coğrafyamızı geçerek Mekke’ye kadar gitmiştir. Hac vazifesini yerine getirmiş, dönüşünü Anadolu topraklarına yaparak, o gün Konya’nın yanında bulunan Karaman şehrine yerleşmiştir. Karaman şehrinde 7 yıl kadar yaşadıktan sonra Selçuklu döneminin en güçlü medeniyetinin zirve yaptığı zamanda, o günkü büyük Sultan Alaeddin Keykubat’ın daveti üzerine Konya’ya gelmiş ve vefatı da Konya’da olmuştur. Kabri Konya’dadır.” dedi.
Prof. Dr. Balcı, “Bu büyük âlimin çocuğu olarak Mevlânâ tabii ki babasından feyz almış, onunla beraber etrafında bulunan pek çok âlimden de feyz almıştır. Şems-i Tebrîzî ile tanışması onda yeni bir ufuk açmış, adeta yeniden doğmuş bir insan olarak, yeniden bütün dünyaya hitap ederek mesajlara ulaşmıştır. Babasının vefatından sonra etrafındakiler Mevlâna’nın etrafında toplanarak kendisiyle beraber insanlığa hizmete devam etmişlerdir. Mevlânâ, gönüllerin sultanı, sevginin adamı, herkesin kalbine sevgiyi yerleştirmeye çalışan kişidir. Esas itibariyle insanı yaratılışına uygun olarak insan yapmak için bütün ömrünü vakfeden kişidir. Bir kâmil Müslüman gözüyle kâinata bakıp kâinat kitabını okuyan insandır. Okuduklarıyla da insanlığa hâl tercümesi yapıp insanlığın yeniden inşasına, kaybettiklerini bulmasına, insan olmasına yönelik çalışmalar yapmıştır.O bir hoşgörü insanıdır. Dolayısıyla mesajı bütün insanlığadır. Her insanı Allah’ın yarattığı kâmil bir varlık olarak görüp onun yaratılışına uygun olarak kâinatta ve dünyada var olması için ona rehberlik eden bir insandır. İnsanı dürüstlüğe, doğruluğa çağıran insandır. Çok güzel sözünü unutmayalım: “Ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün.” Bunun anlamı şudur: riyakârlıktan uzak olalım, özümüz ve sözümüz bir olsun. Mevlânâ da yaşadığı çağda bu riyakârlığı görmüş ve bu çok güzel sözle açık ve kesin olarak insanlığa mesaj vermiştir. Bize verdiği ders budur. Biz o dersi alarak önce sevgiyi, sona gönüllerde yer tutmayı, sonra kâmil insan olarak çalışmayı, insanlığa örnek olmayı ve büyük âlimlerden feyz almayı asla unutmamalıyız.” diye konuştu.
KTMÜ Rektör Vekili Asılbek Kulmırzayev de “20. yüzyıl, kapitalizm ve sosyalizm ideolojisiyle tamamlandı. Bunların sonuçlarını gördük. Bu iki sistemin ideolojik neticesinde biz sosyalizmle yetiştik. Bu sitemde yetişen ünlü kişileri çok iyi tanıyoruz. Sosyalizmin kurucuları olan Karl Marks, Engels ve Lenin beşikteki bebeğe dahi öğretiliyordu. Şimdi biz ideolojimizi nerede arıyoruz? Kendi tarihimiz, kültürümüz, kendi insanlarımızda arıyoruz. Örneğin geçen gün Issık Göl’de Cengiz Aytmatov ile ilgili bir forum gerçekleştirildi. Bu neden yapıldı? Onun insanlığa katkılarının değerlendirilmesi, bu sonuçların kendi hayatlarımızda da kullanılabilmesi amacıyla yapıldı. Forumda Cengiz Aytmatov, Yusuf Balasagun, Mahmut Kaşgari, Ali Şir Nevai ve bunun gibi büyük şahsiyetlerin insanlığa olan katkıları değerlendirildi. İnsanların saygı, sevgi ve huzur içinde yaşaması üzerine, aile üzerine, çocuk, kadın üzerine ve bunun gibi konular üzerine konuşuldu. İnsanlığa büyük katkı veren unutulmaz şahsiyetlerden biri de kuşkusuz Mevlânâ. Peki bizler Mevlânâ’yı nasıl tanıyoruz? Mevlânâ akademik alanda tanınıyor. Tarihçiler ve kültür insanları tarafından tanınıyor. Bunu akademik alandan topluma indirmeliyiz. Yazılı basında veya işitsel basında bugüne kadar Mevlânâ ile ilgili bir makale çıktığını duymadım. Belki duyanlar vardır. Sadece bilim dünyasının tanıdığı bir kişiyi toplum tanımıyor demektir. Onun söylediği güzel sözleri duymuyor demektir. Bu nedenle bu Konferansın başarıya ulaşmasını ve Mevlânâ ile ilgili Kırgızca ve Rusça eserler hazırlanmasını dilerim.” sözlerini söyledi.
İran İslam Cumhuriyeti Bişkek Büyükelçisi Ali Mojtaba Ruzbehani, “Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, insanlığın kültürel ve manevi dünyasının gökyüzündeki en parlak şekilde parlayan yıldızlarından birisidir ve Farsça şiirler yazan büyük bir şair olarak bilinir. Mevlânâsevgi okulunun kurucusudur.” sözleriyle büyük mutasavvıfı anlattı.
Afganistan İslam Cumhuriyeti Bişkek Büyükelçisi Mohammad Essa Mesbah “Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’nin vasiyeti olan fikirleri, düşünceleri, derin bilgeliğini ve yaşam derslerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu olağanüstü kişiliğin bilgeliği o kadar yeterli ve doyurucu ki sadece Doğu için değil Batı için de tatmin edici ve adeta sınır tanımayan bir manevi denizin dalgaları olarak her yöne etki ediyor. Mesnevi barış, doğruluk, dostluk ve dürüstlüğün esas alındığı bir kitap. Mevlânâ’yı dünyanın manevi ve gizemli elçisi olarak kabul ediyoruz. Fikirleri tüm dünyaya ulaşan Mevlânâ, Afganistan, Türkiye, İran ve Tacikistan için çok önemli bir şahsiyet. Mevlânâ ülkelerimiz arasındaki dostluğun, kardeşliğin ve akrabalığın simgesi." ifadeleriyle Mevlânâ’dan söz etti.
“Mütefekkirler, akıl yürütmeye, özgürlüğe, tanıyıp bilmeye, beraberliğe, iş birliğine, ortak dileklerde bulunmaya ve üretmeye yönelik olarak bizlere yol gösteren insanlardır. Mevlânâ Celâleddîn Rûmî de kardeşliği, birlik beraberliği, kendini tanıyıp bilmeyi, anlamayı, kültürü ve iyiliği insanlara miras olarak bıraktı.” diye konuşan Tacikistan Cumhuriyeti Bişkek Büyükelçisi Olimzoda Suhrob Khoja; dil, akıl, yüksek kültür ve iletişimi sayesinde dünya halklarını entegrasyona çağıran Mevlânâ’nın tüm insanlığa örnek olduğu fikrini vurguladı.
Türkiye Cumhuriyeti Bişkek Büyükelçisi Cengiz Kamil Fırat, “Mevlânâ Celâleddîn Rûmî bizim ortak manevi değerimizdir. Hepimiz kendi dilimizde Mevlânâ’yı andık. Bu bizim ortak tarihimiz, ortak kültürümüz, ortak değerimiz. Kırgızistan son 25-26 yıldan sonra ortak kültürümüzü, ortak manevi değerlerimizi tekrar keşfetmeye başlıyor. Mevlânâ ile başlamak da bence bunlar için en güzel örneklerden birisi olacak. Hakikaten Mesnevi’yi okumanızı tavsiye ederim. Mevlânâ’nın öğretilerini, ne demek istediğini tek tek öğrenirseniz, aslında iyi insan olma yolunda herkesin dile getirdiği hususları 1200’lerde dile getiren çok önemli bir düşünür, çok önemli bir manevi değerin ne demek istediğini daha iyi anlarsınız. Bugün Türkiye, İran, Afganistan ve Tacikistan’da Mevlânâ’nın öğretileri dışında gerçekleşen bazı terör saldırılarında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Mevlânâ’nın değerleriyle bir araya geldiğimizde bunları aşabileceğimize inanıyorum. Mevlânâ ülkelerin değil, dünyanın felsefesidir. Mevlânâ, dünyanın değeridir. Dolayısıyla nerede okudu, nerede büyüdü, nerede türbesi var, bunların hiç birisinin önemi yok. Önemli olan bize bıraktığı kültür, değer, maneviyattır. Kırgızistan’da Manas ne kadar önemli bir eserse bizim coğrafyamızda da Mesnevi o kadar önemli bir eserdir.” dedi.
Açılış konuşmalarının ardından KTMÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Elemanları Fatih Erenler ile Necip Yılgın’ın ney dinletisine geçildi. Dinleti sırasında Mevlânâ Müzesi filmi gösterildi.
T.C. Bişkek Büyükelçiliği Kültür ve Tanıtma Müşaviri Doç. Dr. Nuri Şimşekler’in “Mevlana’ya Göre İnsanlar Arası Uzlaşı” başlıklı sunumunun ardından T.C. Bişkek Büyükelçisi Cengiz Kamil Fırat tarafından KTMÜ Rektörü ve Rektör Vekili ile Büyükelçilere programa katkılarından dolayı hediye takdim edildi.
“Doğumunun 811. Yılı Anısına Mevlânâ Konferansı” öğle arasının ardından bilimsel sunumlarla devam etti.