Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nde (KTMÜ) Türkiye Cumhuriyeti’nin 96. kuruluş yıl dönümü vesilesiyle kutlama programı düzenlendi.
Cengiz Aytmatov Külliyesi Kasım Tınıstanov Konferans Salonu’nda 28 Ekim 2019’da gerçekleştirilen Programa Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı ve KTMÜ Denetleme Kurulu Üyesi Yalçın Topçu, Türkiye Cumhuriyeti Bişkek Büyükelçisi Cengiz Kamil Fırat ve Büyükelçilik Müşavirleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Bişkek Temsilcisi Atınç Keskin, ev sahibi KTMÜ Rektörü Prof. Dr. Sebahattin Balcı ve Rektör Vekili Prof. Dr. Asılbek Kulmırzayev, TİKA Bişkek Program Koordinatör Yardımcısı Fatih Abdi Çetin, Kırgızistan Ahıska Türkleri Derneği Başkanı Atamşa Dursunov, akademisyenler, öğrenciler ve basın mensupları katıldı.
MEDIAMANAS tarafından canlı yayınlanan Program, saygı duruşu ve milli marşların okunmasıyla başladı. Açış ve protokol konuşmalarının ardından TRT yapımı Cumhuriyet Belgeseli gösterildi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alparslan Aşık konferans, Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencileri konser verdi.
Rektör Prof. Dr. Sebahattin Balcı
KTMÜ Rektörü Prof. Dr. Sebahattin Balcı, açış konuşmasında, “Türkiye Cumhuriyeti, çok köklü bir tarihten, büyük zaferlerden, yüksek bir medeniyetten insanlığa hizmet onurunu asırlarca yaşamış olan bir büyük milletten, 1900’lü yıllara geldiğimizde ortaya çıkan, maalesef hiçbir zaman kabul edemeyeceğimiz, hak etmediğimiz bir sonucu yaşama talihsizliğinin sonunda ortaya çıkmıştır. Biz tarihin var olduğu zamandan beri var olan bir milletiz ve varlığımız medeniyetler üzerinde, varlığımız insanlığa hizmet üzerinde, varlığımız adalet üzerinde inşa edilmiştir. Ne yazık ki her canlıda olduğu gibi, Devletlerde de belli bir zamandan sonra yorulmalar başlıyor, yıpranmalar başlıyor, yaşlanmalar başlıyor ve kan kayıpları başlıyor. Bu tarihle sabit. Bunu hepimiz bildiğimiz halde, bu makuz talihin önüne geçmeyi başaramıyoruz. İnşallah Türkiye Cumhuriyeti, bu arkasında 16 büyük Devlet kurmuş, 3 kıtada medeniyetler inşa etmiş bu aziz milletin evlatları, o tecrübeyi şimdi bir kere daha yaşamış olarak, bir daha tarihi tekerrür ettirmeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti Kurucumuz Ulu Önder Atatürk’ün dediği gibi, ‘ilelebet payidar kalacaktır.’
1900’lü yılların başına geldiğimizde çok karanlık bir tablo vardı. Ümitlerin tükendiği, gelecekle ilgili hiçbir ışığın olmadığı bir zamana gelmiştik. Maalesef Osmanlı Cihan Devleti içinden çürümüş, dışından ise her türlü hile ve desîse ile ve hıyanet ve düşmanlıkla saldırılar altında paramparça edilme noktasına gelmişti. Biz bunu hak etmemiştik aslında. Osmanlı Devleti’nin çözülüşüyle beraber, çöküşüyle beraber, içimizden 37 Devlet çıktı. 400 sene, 500 sene, 600 sene bizimle beraber yaşayanların nankörlük ve ihanetine uğradık. Yaşarken de bu büyük Devletin yücelişine fazla bir katkıları da olmadıkları halde, aksine hep hazırdan yedikleri halde, cephede yoktular, can vermediler, kan dökmediler, Devlet yönetiminde risk almadılar, sorumluluğu taşımadılar. Üretim onlardaydı, cephe bizdeydi; ama sonunda her birisi fırsat buldukça nankörlük ve ihanetini gösterdi önce. Orta Avrupa, sonra Balkanlar çözüldü; arkasından Orta Doğu ve Kuzey Afrika, her birisi ayrı ayrı kopup gitti; ama baktığımız zaman, bu kopanların hiç birisinin bugün iflah olmadığını görüyoruz. Ne Balkanlar’da huzur var ne Ortadoğu’da ne Kuzey Afrika’da. Hepsi bir perişanlık içinde şu anda.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, işte bu karanlık ümitlerin tükendiği bir yerde, küllerinden yeniden doğdu. O küllerin içindeki ateş, Aziz Türk Milleti idi. Başka hiç kimse değildi. Başka hiç kimse o ateşi yeniden kor alev haline getirecek bir güce de takate de inanca da imana da cesarete de yüreğe de sahip değildi. Büyük Türk Milleti, bir kere daha ayağa kalktı. ‘Ya istiklal ya ölüm!’ dedi. Büyük liderine ‘Düş önümüze, baş ol bize!’ dedi ve onu pişman etmedi. Bugün 96. yılını yaşadığımız Cumhuriyet’imiz çok büyük fedakârlıklarla kurulmuştur. Çok Mehmetler şehit olmuştur. Çok derelerden şehit kanı akmıştır. Çanakkale Boğazı’nda, Saroz Körfezi’nde, denizin üstü kızıl kana bulanmıştır. İşte bunu yapanlar, ancak Devlet kurabilir. Büyük davalar, büyük liderlerin elinde ve kanını bu yolda sebil edenlerin sayesinde ancak yaşayabiliyor. Bugün Türk Milleti tarihte varsa, 3 bin yıllık bir tarihte şan ve şerefle var, gelecekte de inşallah var olacak. O varlığın teminatı, bizatihi büyük Türk Milleti’nin kendisidir. Cumhuriyet aslında yeniden bir var oluşun destanıdır. Türk Milleti, bu tarihten artık silinecek, Anadolu coğrafyasında kendisinden evvelkiler gibi yok olup gidecek denmiştir. Doğrudur bizden evvel Anadolu coğrafyasında bulunan, büyük medeniyetler kuran milletlerin tamamı yok olup gitti; ama biz bin yıldır varız, Allah’ın izniyle de dünya var oldukça var olmaya devam edeceğiz.
Sevgili Kardeşlerim, bizim Devlet kurduğumuz bu coğrafya, imparatorluklar coğrafyasıdır. Tarihin başından beri… Burada var olmak için büyük bedel ödemek gerekiyor. Burada var olmak için büyük olmak gerekiyor. Burada küçülenler kaybeder. Burada küçülenler yok olup gider. Büyük Türk Milleti yok olamayacağını, yok edilemeyeceğini ve asla tarih sahnesinden çekilemeyeceğini işte Türkiye Cumhuriyeti ile bütün dünyaya bir kere daha kabul ettirmiştir. Bugün 1923’ün Türkiye’si ile 2019’un Türkiye’sini karşılaştırırsak, karşımızda bir süper güç olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye bugün -1923 ile karşılaştırırsak- bir süper güçtür artık. Kabına sığmayan, yeniden tarihin çağırdığı ve tarihin bir kere daha şekilleneceği yeni bir kutlu göreve ve yola çıkmıştır. Onun için yine paçamızdan ısıranlar, yolumuza çukur kazanlar, arkamızdan ok atanlar kollarını sıvamış durumdalar. Bizim bunların hepsiyle mücadele edecek gücümüz var ve yolumuzu açacak aydınlatacak, çok şükür, bilgimiz, ilmimiz, teknolojimiz ve hepsinden önemlisi Mehmetlerimiz var.
Cumhuriyet bir büyük dönüşüm projesidir aslında. Aslında Türk Milleti’ne en çok yaraşan ve yakışan ve onun karakteriyle en uyumlu olan bir rejimin de adıdır. Cumhuriyet, imtiyazı ortadan kaldırmıştır. Cumhuriyet milleti bir tutan, bir dengede tutan, bir seviyede gören, haklının hakkını veren bir yeni Devletin adıdır. Daha doğmadan imtiyazların olduğu bir sistem ve rejimin adı değildir. Aksine alnının akıyla, bileğinin hakkıyla çalışan herkesin ülkesine de milletine de, Devletine de insanlığı da hizmet etmesine imkân veren bir yeni dönüşümün adıdır. O dönüşümdür ki bugün Doğu’da, Kars’ın, Ardahan’ın köylerinde, dağlarında doğmuş bir kardeşinizi, bugün gelmiş Manas Üniversitesi’nde rektör olarak hizmet etmeye imkân vermiştir. Bu, ancak Cumhuriyet ile olabilir. Cumhuriyet, hakikaten, iradenin millette olduğu, alınlarda yazıldığı yeni dönemin adıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tam alnında ‘Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.’ yazar. İşte budur aslında milletin hukukunun da hakkının da hürriyetinin de korunmasının teminatı olan. Onun için Meclis’imizin adı Büyük Millet Meclisi’dir. Bu irade, Meclis’imizin elindedir. Bu milletin iradesini en yüksek seviyede Türkiye Büyük Millet Meclisi’miz temsil etmektedir. İşte bütün bunları 23 senelik bir zaman içerisinde, yirminci asrın herhalde Allah’ın lütfu olarak bize nasip ettiği, Büyük Lider, Önder’imiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün eliyle sağlayabildik. Burada, aradan geçen zaman içerisinde, daha sağlıklı düşünüp objektif değerlendirme yaptığımızda, büyük Atatürk’ün bu millet için ne kadar yüksek bir değerde olduğunu bir kere daha görüyoruz. Ortaya koymuş olduğu irade, göstermiş olduğu büyük liderlik, orduların başında başkomutan olarak göstermiş olduğu çok yüksek vasıflar, sonra Devlet kuruculuğu, doğru bir dönüşümün gerçekleşmesi, ülkenin yeniden modern bir Devlet olarak inşa edilmesi, temel ilkelerinin bugünkü Cumhuriyet’in 96. yılında da halen geçerli olduğunu bize göstermesi, bizim için ne büyük tercih olduğunu açık ve açık ifade ediyor.
Bizler eşit vatandaşlar olduk Cumhuriyet ile. Beraber, eşit vatandaşlar… Bu çok büyük bir nimettir. Çok Değerli Kardeşlerim, hâlen dünyada kendi insanını derecelendirerek, sınıflandırarak, onlara aşağıdan yukarı doğru namlar, adlar ve imkânlar veren koca koca devletler var. Biz 1923’te eşit vatandaşlar olduk. Bizi ayıran tek şey ehliyetimiz, liyakatimiz, sadakatimiz, çalışmamız, başarımız hepsi o kadar. Dolayısıyla bir garip köylü çocuğu da bir başka üst görevde bulunan herhangi birisiyle yarışabilecek kadar kendini cesur ve haklı görebildi. Cumhuriyet bize bu imkânları sağladı. Bunun bir benzerini ben Cem Karaca’nın bir şarkısında dinledim: ‘İşçisin sen, işçi kal, giy dedim tulumları.’ Cumhuriyet bize dedi ki sen ne kadar çalışabilirsen o kadar yükselebilirsin. Onun için Atatürk’ün çok güzel bir sözü vardır: ‘Ey Türk! Yüksel! Senin için yüksekliğin hududu yoktur!’ Sınırımız yok. Çok çalışmamız bize yeter. Bugün geldiğimiz noktada, tüm bunları düşünerek yaşadığımız bütün bu coğrafyamızdaki her türlü güçlüğe rağmen ayakta kalıyorsak, çok sağlam temel üzerine kurulan Cumhuriyet’imiz olduğu içindir.
Kısaca şunu da söylemek isterim: Türkiye Cumhuriyeti, tarihin kendisine yüklediği yeni rolü üstlenmiş ve kabuğuna sığmayan, sınırların ötesinde de insanlık adına, adalet adına söz söyleyen bir Devlet haline gelmiş ve bugün bunu en yüksek sesle ve iradeyle Sayın Cumhurbaşkanı’mızın veciz cümleleriyle ve bütün dünyaya ilan etmiş bulunmaktadır. Bu yolda ilerlemeye elbette ki hepimiz bu düstur üzerinde, bu kervanın birer neferi olarak, hepimiz ilerlemeye devam edeceğiz. Bugün Türkiye’nin güneyinde Suriye topraklarında yaşadıklarımız aslında işte bu yeniden tarihe ve tarihin oluşumuna katkı verecek olan Türk Milleti’nin yeni bir yükselişidir. Elbette ki bu yolda büyük irade gösteren Sayın Cumhurbaşkanı’mız ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’miz ve bütün Türk Milleti’ne buradan şükranlarımızı sunuyoruz. Bu yolda çok büyük bir kahramanlık gösteren kahraman ordumuza ve aziz Mehmetçiklerimize buradan şükranlarımızı, ata topraklarımızdan kalbi duygularımızla en içten sevgililerimizi gönderiyoruz. Bu yolda şehit olanlara Allah’tan rahmet diliyoruz. Gazilerimize acil şifalar ve onların yakınlarına sabır ve dayanma gücü, Yüce Allah’ın dayanma gücünü niyaz ediyoruz. Onlar yalnız değildirler. Bu milletin sinesinde hepsi çok özel, itina ile yerlerini almış durumundadırlar.
Çok Kıymetli Kardeşlerimiz, biz büyük bir sorumluluk taşıyoruz. Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi işte bu büyük idealin bir parçası olarak buradadır. Bin yıldan sonra bir araya gelmiş iki kardeş, yeni bir dünyaya, yeni bir iklime gidiş için büyük bir kararlılık içerisinde yoluna devam etmektedir. Manas Üniversitesi 21. yüzyılın yeni medeniyetini inşa edecek olan büyük Türk Milleti’nin neferlerinin, büyük Türk Milleti’nin bu davasını geleceğe taşıyacak olan üstün vasıflı gençlerin yetiştiği ve yetişeceği yer olacaktır. Bu büyük yürüyüşte, bu kutlu yürüyüşte Türkiye Türkü de Kırgız Türkü de Kazak Türkü de Azerbaycan Türkü de Türkmen de Özbek de Tatar da Başkurt da Tuvalısı da aynı davanın bir ferdi olarak, asla arkaya bakmadan bu davayı geleceğe taşıyacaktır. Manas Üniversitesi, işte böyle bir davayı geleceğe taşıyacak ve böyle bir geleceği inşa edecek gençliğe hizmet etmektedir.
Bu duygularla bir kere daha Cumhuriyet Bayramı’mız kutlu olsun. Yüce Allah milletimizi, Devletimizi ebed-müddet etsin. Birliğimiz ve dirliğimiz daim olsun. Bir olalım, beraber olalım, iri olalım, diri olalım, ihanetin önünde ve düşmanlıkların karşısında sarsılmaz bir kale olarak yürümeye devam edelim. Hepinize saygılar.” dedi.
Rektör Vekili Prof. Dr. Asılbek Kulmırzayev
KTMÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Asılbek Kulmırzayev de açış konuşmasında, “Bundan 30 yıl öncesinde Kırgızistan’da bir üniversitenin ortak şekilde kurulacağı ve böyle bir üniversitede Türk dilli ülkelerden insanların bir arada öğrenim görecekleri, birlikte çalışacakları, bunun yanında Türkiye Cumhuiyeti ile tüm Türk halklarının birbirlerinin bayramlarını kutlayacakları hiç kimsenin aklına gelmezdi.
Türkiye Cumhuriyeti topraklarında bin yıllık tarihi olan Türkler, son 100 yıl içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdular ve özellikle de son 40 yıl içinde birçok kötü olay yaşanmalarına karşın çok hızlı gelişen bir ülkeye sahip oldular. Bildiğiniz gibi bu zaman diliminde ekonomik krizlerle ve terör olaylarıyla mücadele ettiler. Bence terörle Türkiye kadar mücadele eden ve terörden zarar gören ikinci bir ülke yoktur.
Hakikaten bugün Türkiye Cumhuriyeti, Türk halklarının birleştirilmesi noktasında en güçlü konumdadır. Türk dünyasının lokomotifi olarak tanınmaktadır. Bunun en büyük kanıtı da Türkiye’nin 90’lı yıllarda bağımsızlıklarını kazanan Türk dilli ülkeleri hiç düşünmeden tanıyan ilk ülke olması, onlara dostluk elini uzatması, buralarda elçiliklerini açması ve bunlara maddi ve manevi destek vermesidir.
Türkiye’nin inisiyatifi ile Türk dilli ülkeleri birleştiren ve her açıdan ön plana çıkaran TÜRKSOY, TÜRKPA, Türk Keneşi gibi kuruluşlar kuruldu. Bunların hepsi de Türk halklarının siyasi, politik, ekonomik açıdan güçlü olması, her alanda önde olması ve birlik içinde olması için kurulmuş olan kuruluşlardır. Bildiğiniz gibi Özbekistan da yakın zamanda Türk Keneşi’ne üye oldu. Bu da Türkiye’nin diplomatik, ekonomik, sosyal açıdan yürüttüğü siyasetin bir sonucudur diyebiliriz.
Ancak Türkiye, 21. yüzyılda, özelikle de son 20 yılda zorlu bir süreçten geçerek, birçok ağır olay yaşadı. Bunlardan bir tanesi de 2016’daki darbe girişimiydi. Türkiye Cumhuriyeti halkının birlikte hareket etmesi sonucunda, bu zorluğun da üstesinden gelinerek bugüne ulaşıldı. Türkiye yine birliğini koruyarak, daha da güçlenerek, uluslararası düzeyde söz söyleyecek bir ülke oldu.
Bunun yanı sıra güney sınırındaki teröristlerle olan mücadelesi önemli. Bunu sadece Türkiye’nin sorunu olarak görmemeliyiz; çünkü oralar sadece Türkiye’nin değil, tüm Türk dünyasının güney sınırlarının bir kısmıdır. Bu yüzden Türk kardeşlerimizin sadece ülkesinin huzuru, bağımsızlığı için değil, belki de tüm Türk halklarının huzurunu korumak için mücadele ettiklerini söyleyebiliriz. Bu mücadelede maddi anlamda bir yardım yapamasak da manevi olarak destek olmak bizim kardeşlik görevimizdir.
Allah’ın izniyle yakında Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılını kutluyor olacağız. Bu bayramı sadece Türkiye’nin değil tüm Türk dünyasının bir bayramı olarak kabul etmemiz gerekiyor. Bizlerin Batı ülkelerinin başardıklarını başaramayız, biz onlardan gerideyiz, aklımız ve gücümüz yetersiz kalıyor şeklindeki komplekslerimiz var. Bu algıdan kurtulmamız gerekiyor. Üniversitemizde, Batı ülkelerindeki bilim insanları ne yapıyorsa, bunu bizim de yapabildiğimizi gösteriyoruz. Bilimsel makalelerimiz, bilim merkezlerimizle her açıdan yeterli işlerin Üniversitemizde yapılabildiğini gösteriyoruz. Bu tüm Türk dünyasına örnek olmalı, motivasyon kaynağı olmalı. Belki biz komplekslerimizden kurtulup birliğimizi korur, gençlerimize iyi bir eğitim verir, yüksek teknolojiyle, bilimle çalışırsak bundan daha da başarılı işler yapabiliriz. Hatta biz o zaman Batı ülkelerinin içinde değil, önünde bile olabiliriz. Üniversitemiz son yıllarda çok büyük başarılara imza attı. Bunları kim yaptı? Bunu Üniversitemizin akademisyenleri gerçekleştirdi. Bununla gurur duymalı ve gelecekte daha da büyük başarılara imza atmalıyız.
Bunun yanında benim neslimin insanları, bugünün yetişkinleri olarak bizler görevlerimizi iyi yapmalı, şu anki sorunları gelecek nesillere bırakmamalıyız. Onlara en iyi imkânları bırakmalıyız. Buna şunu da eklemek gerek: Güçlü ekonomi, güçlü toplumsal politikalar olmadan başka ülkelerle yarışmak zor. Türk halkları ekonomik olarak güçlü olmalıdırlar. O zaman ülkelerimiz de güçlü olacaktır. İnsanlarımız Batılı insanlardan geride olmamalıdır. Biz bütün odaklanmamızı gençlerimizin eğitimine yönlendirmeliyiz. Batı’da böyle bir sistem yok. İşte bizim en güçlü yanımız budur. Gençlerin iyi eğitim almasına çok önem veriyoruz; ama bunu yaparken başka kültürleri, dinleri ve milletleri ayrıştıran değil, tam tersine, birleştiren bir şekilde yapıyoruz. Diline, ulusuna bakmadan, Allah’ın yarattığı insanlar olarak tüm halkları görmek ve buna göre hareket etmek bizim temel gücümüz. Bu gücümüzü pekiştirmeliyiz.
Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyor, Türk halklarının sağlık ve bolluk içinde olmasını diliyor, kardeş Türkiye Cumhuriyeti’ne tüm faaliyetlerinde destek olacağımızı söylemek istiyorum.” diye konuştu.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı ve KTMÜ Denetleme Kurulu Üyesi Yalçın Topçu
Protokol konuşmalarında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı ve KTMÜ Denetleme Kurulu Üyesi Yalçın Topçu, “Günümüz hayırlı, yarınlarımız aydınlık olsun! Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi, ‘6 ayrı müstakil Devlet, ama bir millet olan’ kardeşlerimizin geleceği her daim hür bağımsız ve özgür olsun. Rabb’im bizi Tanrı Dağları’ndan indiğimiz günlerdeki gibi bir etsin, iri etsin, diri etsin. Koskocaman, büyük bir Türk dünyası eylesin. Dilde, işte, fikirde bir olalım. Gayede, tasada, hüzünde bir olalım inşallah.
Biz tarih sahnesine çıkarsak, dünyaya tekrar barış, güvenlik, özgürlük gelir. Çin’den Adriyatik’e kadar herkes malından canından emin olur. Bizim tarih sahnemizde güçlü olduğumuzda soykırımlar, katliamlar, zulümler yoktur. Bir anda bir atom bombasıyla insanlık mezarsız ölülerle tanışmamıştır. Bizim tarih sahnesinde olduğumuz zamanlarda çocuklara asla el kaldırılmamış, kadınlara tecavüz edilmemiş, yaşlılara dokunulmadığı gibi aman dileyenlere asla kılıç çekilmemiştir. Onun için bize ihtiyaç var. Kazak’a, Türk’e, Azerbaycanlı’ya, Kırgız’a, Türk dünyasına bu dünyanın ihtiyacı var. Yeniden tarih sahnesinde var olmalıyız inşallah bir ve beraber.
Değerli Rektör’üm Cumhuriyet’imizle ilgili, kuruluşumuzla ilgili çok güzel şeyler söyledi. Rektör Vekili’miz de kardeşliğimizle ilgili çok güzel şeyler söyledi. Benim söyleyeceğim şudur: Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bundan 100 yıl evvel, Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda, galip devletler galip olunca, bizim müttefik olduklarımız yenilince, Çanakkale’de destan yazmamıza rağmen yenik sayıldı ve tıpkı bugün olduğu gibi o günün Devlet-i Muazzama dedikleri 7 büyük Devlet, önlerine bir piyon aldılar ve üzerimize geldiler. İngiliz’i, Alman’ı, Fransız’ı, tıpkı bugünkü gibi, hepsi hep birlikte üstümüze geldiler. Sarı saçlı, mavi gözlü, Türk’ün atası bir kahraman çıktı. İstanbul’da onların geldiği gemilere baktı. Herkes ah tüh ederken, o dedi ki ‘Geldikleri gibi giderler…’ ve aynen öyle oldu. Bundan tam 100 yıl önce, o sarı saçlı mavi gözlü adam Samsun’a ayak bastı ve döndü Anadolu’ya baktı. Anadolu’daki kardeşlerini yanına aldı, onlara güvendi ve yedi düvelin piyonlarını Sakarya ve Dumlupınar’dan sonra denize döktü. Tarih tekerrür etti dedi ya Hoca, evet şimdi de aynı mevzuyla karşı karşıyayız. Bir taraftan PKK ile bir taraftan YPG ile PYD ile KCK ile FETÖ ile DAEŞ ile -yetmiyor dolarları ile her türlü şekilde, 40 yıldır üstümüze geliyorlar. Terörle mücadeleye harcadığımız miktar, resmi rakamlara göre, 1,5 Trilyon Dolar. Mustafa Kemal Atatürk’ün zamanında ‘Ya istiklal, ya ölüm!’ dedik. Sakarya ve Dumlupınar’dan sonra, dediğim gibi, denize döktük. Şimdi de Rizeli Recep Tayyip Erdoğan ile ‘Ya oluruz, ya ölürüz!’ diyoruz. Bunları kazdıkları çukurla tek tek gömüyoruz inşallah. Evet, o gün Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile Sakarya ve Dumlupınar’da bu millet destan yazdı. Bugün de Rizeli Recep Tayyip Erdoğan ile Tendürek’te, Gabar’da, Cudi’de, Kandil’de, Suriye’de, Irak’ta velhasıl nerede bize kefen biçmeye çalışan varsa orada, hep birlikte destan yazıyoruz, yazmaya devam ediyoruz. Netice itibariyle bize zaman zaman kefen biçmeye soyunanlar var. Buradan söylenecek şudur: Kürşad’ın narasıyla indik Tanrı Dağı’ndan / Ruhumuzu kandırdık Orhun’un kaynağından / Bu kaynaktan içenin yürekleri tunç olur / Türk’e kefen biçenin ölümü korkun olur. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Bayramı’nızın 96. yılı kutlu olsun! Cenab-ı Hakk, bizleri dünya durdukça hür ve bağımsız bir eylesin. Allah’a emanet olun.” sözlerini söyledi.
Türkiye Cumhuriyeti Bişkek Büyükelçisi Cengiz Kamil Fırat
Türkiye Cumhuriyeti Bişkek Büyükelçisi Cengiz Kamil Fırat ise “Bizler, Kırgızlar ile Türkler’in, Ahıskalı Türkler’in, Kazaklar’ın, Özbekler’in, Tatarlar’ın hepsini aynı soydan görüyoruz. Aynı atadan geliyor, aynı kaynaktan besleniyoruz. Bu bakımdan KTMÜ bizim için çok önemli. Güzel bir dostluk köprüsü. Bizim buradaki amacımız sizlerin biraraya gelmeniz, birbirinizi tanımanız, anlamanız. Sizler geleceğin ortak dostluk köprüsüsünüz.
Bugün, 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıl dönümü. Bunu bir bayram olarak kutlayacağız.
Peki bizler bugün niye bu kadar duygusal konuşuyoruz? Benden önceki konuşmalarda dile getirdiler. Yaklaşık 100 yıl önce o zamanın güçlü devletleri, Batı dünyası önümüze bir kağıt getirdiler. Siz burada yaşayacaksınız dediler. Büyük bir imparatorluğun ardından şu kadarcık bir toprağa düşmüşüz ve bu topraklardan da şu kadarında siz yaşayacaksınız, yani Sevr Antlaşması dediler. Orada Kurtuluş ve Bağımsızlık Savaşı mücadelesi verdik. Zaten bizler 100 yıllık bir Devlet değiliz. Her zaman bağımsız olmuştuk. Biz Türkler, Tanrı Dağları’ndan yola çıktık. Orhun Anıtları, Altay... Hepsi bizim ortak kültürümüz. Yiğit diyoruz, yiğitlik hepimizin içinde var. Bizler o kağıt parçasını yırtıp attık. Bu günlerde yine benzer kağıt parçasını önümüze getirip yine Türkiye’yi bölelim karıştıralım diyorlar. Siz kimsiniz? Binlerce kilometre öteden geleceksin ve benim için petrol önemlidir diyeceksin. Irak’ta binlerce, milyonlarca insan öldü. Binlerce kilometre öteden geleceksin ve petrol için insan öldüreceksin. Biz binlerce kilometre öteden Kırgızistan’a gelip ata yurdumuzda Üniversite kuruyoruz. Bizim amacımız bu: insanlık, medeniyet, kalkınma, istikrar. Biz bunu kendi coğrafyamızda da yapacağız, buralarda da yapacağız. Buna gücümüz yetecek. Manas Üniversitesi’ni el üstünde tutacağız. Bu dostluk köprüsünü geliştireceğiz… Devam edeceğiz; kimse bizi engelleyemez.
Bugünü bize armağan eden, bizlere bağışlayan Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, Meclis’imizi, halkımızı, bu günleri bize yaşatan Sayın Cumhurbaşkanı’mızı, Devletimizi, sizleri canı gönülden kutluyorum…
Türkiye basit bir ülke değil. Çok büyük bir tarihi ve gücü var. Türk dünyasının çok büyük bir tarihi var. Bakın, unutmayın. Bakü’de bir zirve yapıldı. Türk Keneşi, Türk dünyası zirvesiydi. Orada kim Barış Pınarı Harekâtı’na destek verdi? Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Azerbaycan ve kendilerine Kıpçak Türkleri diyen Macaristan destek verdi. Dolayısıyla bizler için önemli olan sizlerle bir olmak, yakınlaşmaktır.” sözleriyle düşüncelerini dile getirdi.
MEDIAMANAS