Главная > Университет > Aile ve Değerler Sempozyumu’nun Sonuç Bildirgesi Yayımlandı
Aile ve Değerler Sempozyumu’nun Sonuç Bildirgesi Yayımlandı9 октября, 21:02. Разместил: bn |
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nin 25. Yılı Etkinlikleri kapsamında İlahiyat Fakültesi tarafından 7-9 Ekim 2021 tarihleri arasında düzenlenen “Aile ve Değerler” konulu uluslararası sempozyumun sonuç bildirgesi yayımlandı. Sekiz farklı ülkeden katılım sağlayan akademisyenler ve uzmanlar tarafından “Geçmişten Günümüze Değişen Aile ve Değerleri”, “Günümüz Modern Toplumunda Aile, Değerleri ve Sorunları” ve “Ailenin Korunmasına Yönelik Çalışmalar” ana temalarında 72 tebliğ sunulan Sempozyumda, tebliğlerden aşağıda yer alan hususlar Sonuç Bildirgesi’nde yer aldı:
Aile, toplumun en küçük, temel ve vazgeçilmez birimidir. Çocuk, genç, yetişkin, yaşlı, erkek veya kadın herkes için en doğal ve temel sığınak, milletlerin devamlılığını sağlayan, kültürel kimliğin taşıyıcısı ve maddi ve manevi değerlerin koruyucusu olan temel kurumdur. Aile; tüm öğrenmelere kaynaklık eden, güven ve huzur ortamı içerisinde bireyin sosyal, duygusal, zihinsel, fiziksel ve ahlaki yönden gelişiminin temellerini atan ve devamlılığını sağlayan, üyeler arasında yüz yüze iletişimin sağlandığı, belirli rol ve sorumlulukların olduğu bir sistemler bütünüdür. Bireyin olumlu davranışlar geliştirmesinde ve içinde yaşadığı topluma uyum sağlamasında ailenin önemli bir yeri vardır. Birey, aile içerisinde bir yandan güvenli bir ortamda karşılıklı saygı ve sevgi içeren ilişkilerle sağlıklı kişilik geliştirirken bir yandan da içinde yaşadığı toplumun kültürünü içselleştirir. Aile, içinde bulunduğu toplumun değerlerini, inançlarını, kabullerini, davranışlarını, beğenilerini, örf ve âdetlerini, kültürünü yaşatır, geliştirir ve yeniden üretir. Dolayısıyla sağlam bir aile yapısına sahip olmak, güçlü ve geleceğe güvenle bakabilen bir toplum için en büyük kaynaktır. Güçlü aile yapısına sahip toplumların uzun süre varlığını devam ettirebildiği tarihsel bir gerçektir. Bundan dolayıdır ki, milletlerin uygarlık tarihi boyunca yükselişi ve çöküşü ile sahip oldukları aile değerleri arasında doğrudan bir ilişki vardır.
Değerler, duygu, düşünce ve davranışlarımıza rehberlik eden ilkelerdir. Değerlerin bireye aktarıldığı en önemli ve birincil kurum ailedir. Aileler, içinde yaşadığı genel ve bölgesel kültürden hatta kitle iletişim araçlarından da etkilenerek global kültürden süzerek oluşturduğu aile değerlerini yeni kuşaklara aktaran en temel kurumsal yapılardır. Birey değerlerini, içinde doğup büyüdüğü toplumsal yapı içinde öğrenir. Toplumsal hayata ilk olarak ailede hazırlanır. Dinini, inancını, saygı, sevgi, merhamet, doğruluk, paylaşma, yardımlaşma, sorumluluk, güven gibi en temel değerleri ailede öğrenir. Kişilik ve karakteri, dışarıdan önce aile içinde şekillenir. Onun için Değerler Eğitimi küçük yaşta anne ve babaların çocuklarına örnek olması ve yeri geldikçe anlatarak değerleri aktarmasıyla başlar ve devam eder. Değerlerin içselleşmesi, toplumun güvenli işleyebilmesi, çocukların kendine güven duymasına, karar verebilmesine, mutlu olmasına katkıda bulunur.
Psikoloji araştırmalarının sonuçları, çocukların bebeklik dönemlerinden itibaren etraflarında güvenli bir bağlanma figürü aradığını ve bu figürün en iyi temsilcisinin de anne olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıca çalışmalar çocuğun sağlıklı bir ortamda büyüyüp gelişmesinin önemini de vurgulamaktadır. Dolayısıyla çocuğun başarılı kimlik kazanmasında, zihinsel potansiyellerini fark etmesinde, mesleki kariyerini gerçekçi bir şekilde planlamasında, sosyal ilişkilerini sağlıklı temellere oturtmasında, ailenin sevgi, saygı, paylaşma, yardımlaşma, merhamet, sorumluluk gibi değerlere dayanması ve çocuğun böylesi bir aile ortamında büyüyüp gelişmesi önemlidir.
Aile, tarihin her döneminde ve her toplumsal yapıda önemli bir yere sahip olmuştur. Yaşanan tarihsel ve sosyal değişimlerden etkilenmekle birlikte, her dönemde varlığını korumuştur. Bununla birlikte, günümüzdeki ekonomik, sosyal ve teknolojik değişimler, aile yapısını ve işlevlerini değişime zorlamaktadır. Özellikle çalışma hayatında ve genel olarak sosyal hayatta meydana gelen bu türden değişmeler, aile yapısında niceliksel ve niteliksel (ailedeki birey sayısı, anne-baba rolleri, aile üyeleri arasında güç dağılımı, çocuk yetiştirme tarzı, karar alma süreçleri vb.) bazı köklü değişmelere yol açmıştır. Her milletin kendine özgü aile yapısı ve değerleri vardır. Bunlar, tarihsel süreç içerisinde evrensel değerlerin yanı sıra yerli ve milli değerlerle oluşturulmuş olup doğal bir nitelik arz etmektedir. Ancak günümüzde kültürel göreceliği dikkate almayan bir yaklaşımla bu doğal yapı suni oluşumlar üzerine kurulmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda bireyselcilik, bencillik, maddiyat, moda gibi unsurlar ön plana çıkarılmaktadır. Başka bir ifadeyle ailenin özü ile uyuşmayan yeni değerler üretilmektedir. Aile her millet için nevi şahsına münhasır olması ve geçmişten devraldığı kültürel değerleriyle ilişkili olması gerekirken değer ihracında gereken hassasiyet gösterilmemektedir. Türk ailesi de hala ailenin üzerine kurulu olması gereken temel değerleri korumakla birlikte aile yapısını ve değerlerini tehdit eden faktörlerden etkilenmektedir.
Aile hem uluslararası hem de ulusal sözleşmelerle koruma altına alınmış bir kurumdur. Bununla ilgili bazı maddeler şöyledir: “Aile, toplumun doğal ve temel birimidir. Toplum ve devlet tarafından korunma hakkına sahiptir.” (BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Madde 16/3) (BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Madde 23) “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar.” (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Madde 41) “Aile, toplumun temelidir. Aile; babalık, annelik ve çocukluk-tüm toplumun korunmasına altındadır ve anayasa ile özel himaye altına alınır.” (Kırgız Cumhuriyeti Anayasası 36. madde, 1. Fıkra) Dolayısıyla “Ailenin Korunması”, uluslararası insan hakları sözleşmelerinde ve ulusal mevzuatlarda toplum ve devlete bir görev olarak yüklenmiştir. İlgili belgelerde sadece ailenin refahından değil aynı zamanda huzurundan da bahsedilmekte ve bu konuda devlete sorumluluk yüklenmektedir. Diğer taraftan ailenin korunması ve güçlenmesi konusunda asıl sorumluluk Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vb. kurumlar olsa da onun da ötesinde medyadan akademiye, polisten öğretmene, hâkime kadar toplumun her birey ve meslek grubuna önemli sorumluluklar düşmektedir.
ÖNERİLER Sempozyumda aile kurumu ile ilgili yukarıdaki tespitlerin yanı sıra aşağıdaki önerilerde bulunulmuştur.
Вернуться назад |